3 Mart 2012 Cumartesi

Huzur Dolu Bir Ölüm...




Koltuğumda uzanmış, uzun süredir izlemeyi planladığım filmin DVD'sini takmıştım. O ise ayaklarımın dibinde oturuyor, başını dizime yaslayarak benimle birlikte filmi izliyordu.

Beyaz tenli, zayıf sayılabilecek, narin bir kızdı. Teni öylesine beyazdı ki, masumiyetin biraz ötesine taşan bir öpücükle dahi kolayca kızarabiliyordu.

Taze vücudu halen diri, genç ve pürüzsüzdü. Bir çocuk masumiyetindeki ruhu ile bir bebek masumiyetindeki teni hiç yabancılık çekmiyordu. Derinlere gizlediği orospuyu saymazsak...

Odada loş bir ışık vardı. Ufak bir ışık huzmesi dahi -boyalı da olsa- kızıl saçlarının parlamasına yetiyordu. Sağ elimin altında uzanan yumuşak saçlarını, bir kediyi okşarcasına seviyordum.

O ise tam da bir kedi gibi, her okşamamda bedenini bana biraz daha yaslıyor, sırnaşıyordu.


 
Farkındalığını seviyordum. İçindeki çocuk ile, ruhundaki orospuyu asla karıştırmıyordu. Nerede nasıl tepki vermesi gerektiğini biliyor, şefkatim ile şımarmıyor, hiddetim ile kabuğuna çekilmiyordu.

Değerinin de, değersizliğinin de farkındaydı...

Saçlarını okşayan elim, yanağına doğru kaydığında, yanağını elime sürtmeye başladı.

Parmaklarım yüzünde gezinirken, avucumu kokluyor, elimin tersi yanaklarına geldikçe öpüyordu.

Dolgun ve yumuşak dudaklarının çizgileri öylesine belirgindi ki, parmak uçlarımla takip edebiliyordum.

Yüzünde gezinen parmaklarım boynuna doğru kayıyordu. Narin bir boynu vardı. Tek elimle kavrayabileceğim kadar ince..

Elimi boynunda gezdirmem ile, yutkunması aynı anda oldu. Boynunun bende uyandırdığı dürtünün farkındaydı ve başına gelecekleri de çok iyi biliyordu.

Usulca elimi boynuna doladım ve kavradım. Şah damarı, baş parmağımın altındaydı. Kavradığım boynunu usulca sıkıyordum. Sıktıkça nefes alışlarının derinleştiğini, baş parmağımın altındaki şah damarının atışlarının hızlandığını hissediyordum.

Birkaç saniye sonra...

Gözlerini kapamış, başını yukarı kaldırmış, öylece tek elimin içinde duruyordu. Nefes alışları zorlaştığı için ağzını açmıştı. Her nefes alışında, gırtlağından gelen hırıltılar artıyordu.

Nefesini kesmek istemiyordum henüz...

Sürecin her saniyesini yaşamasını, bir anda kesilecek nefesi ile "sınırlarını" zorlamayı değil, aldığı nefesin her saniyesinin değerini hissettirerek, "tahammülünü" zorlamayı istiyordum.

Birkaç saniye daha..

Artık yutkunmakta da güçlük çekiyordu.

Nefes almak için normalin çok üstünde çaba sarf ediyordu. Ağzı istese de kapanmıyor, dili olması gerektiği şekilde ağzının içine sığmıyor, az önce dinginlikle kapadığı gözleri artık kapanmıyor, gözbebeklerime kilitlenerek, bir direnek noktası arıyordu.

Gözlerinde korku yoktu.

Çaresizlik yoktu.

Tereddüt yoktu...

Yüzme bilmeyen bir çocuğun, kollarınızda güvenle kendini suya bırakışındaki "inanç" vardı.

Zerre şüphe etmeden kendini suya bırakan, ölümün tam ortasında olduğunu umursamadan, tüm hayatını tereddütsüz "emanet" eden bir çocuğun inancı...

Pür dikkat bana bakıyordu.

Konuşmuyordu, konuşamıyordu.

Fakat gözleri hiç susmuyordu...

Şefkatin de, şiddetin de benden geleceğini biliyordu. Bundan zerre tereddüt etmiyordu. Ona "zarar" vermeyeceğimin bilincindeydi.

"Zarar"ın da, "yarar"ın da ölçüsünün BEN olduğum konusunda şüphe duymuyordu.


Birkaç saniye daha...


Parmaklarımı sıktıkça, artık aldığı nefes yetmez bir hal almıştı. Ciğerlerine dolan hava git gide azalıyor, hava almak için harcadığı çaba sınırlara dayanıyordu.

Ve "an" geldiğinde, nefes alışı tamamen imkansızlaştı. Göğüs kafesi genişlemeye çabalıyor, ancak boğazından aşağı hava geçmiyordu.

Boğuluyordu.

Ciğerleri karbondioksitle doluyor..

Kanı zehirleniyor..

Avucumun içindeki her saniye, biraz daha ölüyordu...

Vücudunun tüm alarm çığlıklarına rağmen, beyni umursamadan beni izliyor, özgürlüğünün "çırpınışlarında" değil, "dinginliğinde" olduğundan şüphe duymaksızın hareketsizce duruyor, sadece gözlerimin içine bakıyordu...


Birkaç saniye daha...


Göğüs kafesi istemsizce atmaya başlamıştı. Nabzının yavaşladığını başparmağımda hissedebiliyordum artık.

Göz kapaklarını güçlükle açık tutuyor, dikkatini bana ve gözlerime vermekte zorlanıyor, beyni kontrolü vücuduna, vücudundan gelen "alarma" teslim etmeye hazırlanıyordu.

Bilincinin sınırlarındaydı ve bilincinin son zerresini dahi bana vermekten çekinmeden, tek parmağını dahi kıpırdatmıyor, vücuduna isyan ediyor, milyarlarca hücresine ihanet ederek bana itaat ediyordu...


. . .


Parmaklarımı usulca gevşetiyordum.

İlk nefesinin ciğerine dolmasıyla, istemsizce öksürmesi bir oldu.

Hırıldayan nefesini kontrol edemiyor, "kana kana" nefes almaya çalışıyordu.

Elimi tamamıyla boynundan çektim.

Derin bir nefes aldı. Tüm göğsünü kaplayan, derin bir nefes...

Vücudu, yeniden kontrolü altına girmeye başladı. Bir panik havasına hiç kapılmadan, nefesini kontrol etmeye başladı.

Dinginleştikçe, az önce boynundan çektiğim elime doğru usulca yaklaştırdı yüzünü.

Yanaklarını yeniden, usulca elime yasladı. Yüzünü elimin üzerinde gezdirdi. Kokladı, dudaklarını usulca yaklaştırarak elimi öptü.

Boynunda parmak izlerim öylesine netti ki, bir doğum lekesi gibi inatla yapışmıştı...

Usulca dizlerime sokuldu ve sessizce fısıldadı;

"Halbuki ne huzur dolu bir ölüm olurdu..."

4 yorum:

  1. 'Nefes kesici' olmuş desem?:) Daha önce de söylediğim gibi, bir kölenin neler hissettiğini veya hissedebileceğini anlatışınızdaki detaylar yine muhteşem! Sevgiler --creamy78--

    YanıtlaSil
  2. Güzel yorumun için teşekkür ederim sevgili creamy. Bir sonraki paylaşımım da belki "ürpertici" olur. Kim bilir... :)

    YanıtlaSil
  3. Açıkcası yazını çok çok güzel buldum anlatışını sevdim gözlem yeteneğini keskin buldum-tüm yazılarını okudum ordan yola çıkıyorum- Senin anlatışın kadar köleninde etkisi var aslında bunda sana olan bağlılığı itaati aslında doğru kelimeyi bile bulamıyorum ama gerçekten müthiş. Orda panik olması gerekirsen söylediği tek cümle herşeyi anlatıyor zaten "Halbuki ne huzur dolu bir ölüm olurdu..." Kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Elbette yaşanmışlıkların, "kalemimden" süzülenlerde katkısı büyük. Yazılarımın keyfini çıkarmanız ümidiyle. Sevgiler.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *