6 Şubat 2012 Pazartesi

Kadının Yüzü...



Ne kusursuz göğüsler,

Ne mükemmel kalçalar,

Ne bir manken fiziği,

Ne de engin bilgi birikimi...

Birçok insanın fiziki/düşünsel anlamda "bir kadın" da etkilendikleri, zevk aldıkları unsurlar sonsuz sayıda şekillenebilirken, çok azına hitap eden "hazlar" var;

Kadının yüzündeki "çaresizlik"...

Kadının yüzündeki "korkuyla karışık güven"...

Kadının yüzündeki "acıya rağmen mutluluk"...

Bu "manzarayı" kendi gözleri ile görmemiş, bunu bir kez dahi olsa yaşamamış/yaşatmamış biri için belki zihninde tasvir etmesi çok zor bir hadise. Ancak bu dürtüyü "içinde barındıran" bir "Yöneten" için bunun keyfi hiçbir şey ile ölçülemez.

İşte bu yüzden yazılarımda sürekli "zihinsel teslimiyet"ten bahsediyorum.

İşte bu yüzden sürekli olarak "GÜVEN"in ilişkinin en temelinde, tam ortasında yer aldığını vurgulayıp duruyorum.

Zira, uygulananlar ne kadar yoğun olursa olsun..

Çektirilen "acı" ne kadar acımasız - ya da "etkili" olursa olsun...

Psikolojik baskı ve tahakküm ne kadar profesyonelce uygulanırsa uygulansın..

"Güven" temelinde kurulmayan bir sadakatin sonucu asla yazımın başında belirttiğim manzarayı oluşturmaya yeterli olmaz.

Güvenmeyen "köle", kendini çaresiz hissettiği anda, kendini bu "an"ın büyüsüne kaptırmak yerine, kendini korumaya almanın yollarını aklından geçirmekle meşgul - sürekli tetikte olacak ve bunun sonucu olarak ne kendisi ne de "Efendisi", "An"da olduklarını hissedemeyecektir.

Ya da içinde "korku" hissini yaşadığı an, bunu güven ile "yatıştıramadığı" sürece, "köle"nin yüzünde görülen ifade, panik ve oto-kontrol dürtüsünün dışına çıkmayacak, yaşananlar anlamsız bir "tehdit"ten ibaret kalacaktır.

Veya "köle", ruhunda/bedeninde hissettiği acıyı, teslimiyet duyduğu, "adadığı" kişiden almıyorsa, çektiği acının bir "sebebi" olduğunu benliğinde "kabul" etmiyorsa, acı, sadece acı olarak kalacak, sebebini, anlamını, maksadını yitirerek, "köle"de gayesizce duyulan "mazoşist" bir hadise şeklinde nüksederek yavan kalacaktır. Ki bu durum yüzünde asla, acıyla karışık bir tebessüm/huzur ifadesine sebep olmayacaktır.

Sadece bu yazımın dahi, "seans" hadisesinin ne kadar "yalan" olduğunu anlatmakta, ruhen duyulmayan itaatin sonucunun ne kadar anlamsız ve "basit" kalacağını göstermekte yeterli bir açıklama olacağı kanaatindeyim.

"Marca Karia Krispina"nın bir yazısında Marca'nın yaşadığı heyecan ve mutluluğa karşılık "Efendi"sinin kullandığı şöyle bir ifade vardı;

"...sakin olma, yaşa bu heyecanı, bir daha asla hissedemeyeceksin bunu..."


Evet; BDSM ve "itaat" adına yaşadığınız "ilk" mutluluğunuzu, ilk heyecanınızı, ilk korkularınızı ve ilk hazlarınızı bir daha asla aynı şevk ve heyecanla yaşayamayacaksınız.

Ne kadar sıradan ya da gelişigüzel yaşanmış olursa olsun, "ilk"lerinizin yerini alacak hiçbir mükemmel tecrübe yaşayamazsınız.

Bu yüzdendir ki, yaşamak için acele etmeyin... İçinizdeki dürtülere yenik düşerek, "gerçekten" güvenmeden adım atmayın.

Ve hepsinden önemlisi; gerçekten güvenmek istediğiniz kişiye karşı asla kendinizi gizlemeyin. Sizi tanımasına, anlamasına, keşfetmesine engel olmayın. Onunla kuracağınız "anonim" dialoglar, ileride karşınıza "anonim" anılar ve yaralar olarak çıkacaktır.

Yüzünüzdeki o "ifade"yi hissetmek ve hissettirmek adına bu söylediklerimi sorgulayın.

Ve aklınızdan asla çıkarmayın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *