12 Nisan 2012 Perşembe

Ne Kadar Masum, O kadar Acımasız!...



Çok güzel olmamalı...

Çok çekici olmamalı...

Çok bakımlı, çok alımlı, çok ihtişamlı da olmamalı...

Ne bir "seksapelite"si, ne de "şeytan tüyü"...

Sadece MASUM olmalı.

Masum...


Çektiği "acılar" ne kadar çoksa, o kadar az "hak etmeli" aslında...

Gözlerinden yaşlar ne kadar fazla dökülüyorsa, o kadar değerli olmalı damlalarının zerresi.

Öyle bir masumiyet olmalı ki bu, tenine çarpan kırbaç, şak'lamasından utanmalı....

Öylesine "duru" olmalı ki, çamura bulansa, çamur "ak"lanmalı..

Doğuştan kör'ün hayalindeki kadar "bakir" bir masumiyet..

"Masum" kelimesi hak etmemeli Ona yakışmayı...

. . . .


Belki masumiyetin çizimi yapılamadı ama, birileri bir kopyasını yapacak olsa, aslına Onun kadar yaklaşabilmeli ancak..

Birileri en katolik inancıyla, "Kimdir doğuştan günahsız olan?" diye soracak olsa, Onun kadar yaklaşmalı bu sıfata...

"İlk taşı en -masum- olanınız atsın!" diye haykıracak olsalar, iki elimle uzatmalıyım avuçlarımdaki tüm taşları Ona...

"Tanrılar kurban istiyor. O ölmeli." deseler, Tanrıya inancım sarsılmalı yerinden...

. . . .

Böylesine "masum", böylesine günahsızken, ne istiyorum ondan?

Ne alıp veremediğim var "iyiliğin" ta kendisiyle?...

. . . .

"Tezat"ların hazzını yaşamıyor muyuz hepimiz?..

Varlığımızı dolduran ne ise, tersini arıyoruz "belki" de...


Hak etmeyeni acıtmak... Hak etmedikçe acıtmak....



Sevgili Dominantlar, düşünün;

Bir köle ki,
 
Gerçekten kötü, gerçekten suçlu, gerçekten fesat...

Gerçekten asi, gerçekten art niyetli, gerçekten aptal...

Gerçekten düşüncesiz, gerçekten patavatsız, gerçekten KÖTÜ...

Kulağa nasıl geliyor?

Az önceki "masum" tasvirimle kıyasladığınızda, kaçınızın avucunu kaşındıracak kadar ilgi duyandıran bir "Köle" tabiri bu?..

. . . .

Ama,

Her kırbaç darbenizde haykırmıyor muydunuz "çek cezanı!" diye?

Evet, suçlu gerçekten! Vurun hadi!..

Her tokatınız, "asiliğini dizginlemek için" değil miydi?

Buyrun, isyan ediyor. Başkaldırıyor. Ezin başını!..



Saatlerce bağlı bırakmanızın nedeni "aptallıkları"ydı hani?

İşte, karşınızda tam bir beyinsiz duruyor. Akıllandırın!..

Hayır hayır.. Bu değil istediğiniz...

Her şeyden önce, kendinize yakıştırmıyorsunuz böylesine birini.

Böylesi bir "mahlukat" ile uğraşmak, bırakın hazzı, bırakın tatmini, aksine olan "huzurunuzu" dağıtmaya yetebiliyor.

Neden?


Çünkü maksadınız ceza vermek değil asla.

Maksadınız haşa, kendinizi "tanrılaştırmak" da değil.

Aksine, bir zincirin kayıp halkasını arıyorsunuz.

Masumiyet ile bulduğunuz "doğru" yu, acı ile, "eziyet" ile sınayarak doğruluğunu kendinizce tasdikliyorsunuz bir nevi.

Zira,

"Beni seviyor musun?" sorusunun cevabından asla tatmin olmayanlardansınız.

Başkasının sözlerine, kendi gözlerinizle görmedikçe, kendi zihninizle tasdiklemedikçe inanmayanlardansınız.

Bunun tezahürünü ise ancak "sınayarak" hissediyorsunuz.

Onun bedenine inen her "kırbaç" darbesinde, bir çizik daha atıyorsunuz beyninize. Bir onay daha veriyorsunuz aidiyetine, ya da şöyle demeli; SEVGİSİNE...

Evet, O sizi seviyor. Bunu milyonlarca kadının yaptığı gibi, gülümseyerek, sarılarak, öperek göstermiyor.

Daha derin, daha anlamlı, daha içten, daha yoğun bir haliyle, "katlanarak", "sabrederek", "itaat ederek" gösteriyor...


İşte bu yüzden, ne kadar masum ise o kadar "tatmin" oluyorsunuz.



Öyle ki, en masumun itaatine, itaatin en değerlisi diyorsunuz...



Bunu okuyan, ancak onaylamayan sevgili Dominantlar;

Aynı denizin farklı uçlarında kulaç atıyor olabiliriz. Görüşlerinize saygı duyuyorum. Ancak, benim için "sahiplenmenin" ve "hükmetmenin" temelinde yatan düşünce budur: SEVGİ nin eylemselliği...



Şimdi ise, sevgili İtaatkarlar siz düşünün;

Gerçekten acımasız, gerçekten gaddar...

Gerçekten despot, gerçekten duygusuz...

Gerçekten kendini tanrısallaştıran ve aynada dahi öyle gören...

Size gerçekten bir "hiç" gözüyle bakan, varlığınızı dahi umursamayan...

Bir paçavradan ibaret gören ve her eylemi ile, bu görüşünü destekleyen...

Gerçekten sizi bir HİÇ farz eden...

Kulağa nasıl geliyor?

Kaçınızın kalbini küt küt attıracak, heyecandan nutkunu tutturacak, varlığı için varlığından geçirecek bir "Efendi" tasviri bu?..


Fakat,

Siz değil miydiniz, "acımasız" efendilerin peşinde koşan?..

Sizi mutlu eden Onun yüzündeki "yüce" ifade değil miydi?...

Sizi bir "hiç" olarak görmesi, hem ruhunuzu hem bedeninizi işi bitince bir "paçavra" gibi fırlatıp atmasını istemiyor muydunuz?..

Haşa, bir tanrıya tapar gibi önünde "secde" etmek değil miydi istediğiniz?...

Hayır, değildi...

İstediğiniz biraz "huzur"du hepsi bu....

Dünya denen denizde boğulmak üzereyken, tutunduğunuz her dal elinizde kalırken, sığınacak güvenli bir liman arıyordunuz...

Vergisini "acınız" ile ödediğiniz bu limanda, "acıdıkça" güven doluyordunuz ve siz, bu GÜVEN için çok daha fazlasına "sabretmeye" hazırsınız...

Kulağınızda yankılanan her emirde, yüzünüze çarpan her memnuniyetsizlikte, üzerinize inen her "kırbaç"ta bir değer buluyorsunuz...

Siz tüm ruhunuzu, tüm bedeninizi Ona adamış olsanız da, eline bunca "özgürlük" bahşettiğiniz o insanın, tüm özgürlüğüne rağmen kendini kontrol edişinde, sizi kontrol edişinde, sizi "sahip"lenişinde buluyorsunuz bu "değer"i...

Ait oluyorsunuz, sahipleniliyorsunuz ve "güven" doluyorsunuz...

"Sevgi"yi elinize tutuşturulan bir buket "gül" de değil, avuçlarınıza "özenle" damlatılan mum tanelerinde görüyorsunuz.

Mutlu oluyorsunuz, huzur doluyorsunuz...

. . . .

Ve yine bunu okuyan, ancak onaylamayan sevgili İtaatkarlar;

Aynı denizin farklı uçlarında kulaç atıyor olabiliriz. Görüşlerinize saygı duyuyorum. Ancak, benim için "aidiyetin" ve "itaatin" temelinde yatan düşünce budur: GÜVEN in bedeli...

Ne kadar MASUM sa, o kadar sert!...

Ne kadar ACIMASIZ sa, o kadar kalpten...

Ne demiştik?

"Tezat"ların hazzını yaşamıyor muyuz hepimiz?
  
Tadını çıkarın...


9 yorum:

  1. Ve Ben ayakta alkışlıyorum ... yüreğine kalemine sağlık ..

    YanıtlaSil
  2. Daha nasıl anlatılabilirdi bilmiyorum, muhteşem! yüzümde kocaman bir gülümseme var şu an:) --creamy--

    YanıtlaSil
  3. Harika yazmışsın...gerçekten çok içten tebrik ediyorum seni :)

    YanıtlaSil
  4. etkilenmemek elde değil..

    YanıtlaSil
  5. Dün gece blogunu okudum. Sabah kalktım, yeniden okudum. Bazı yazıları tekrar tekrar okudum. Sıkılmadan ne kadar okuyabilirim testi değildi. Sadece okudum. Ve okurken bir kalemin ne kadar güçlü olabileceğini, bir kalemin bıraktığı kesiğin ne kadar hafızada kalabileceğini gördüm.

    Yorumu bu yazının altına bırakıyorum, çünkü en etkilendiğim yazı bu. Masumiyetin sarsıcı tanımı diye bir şey varsa, bu yazı sözlük karşılığı olur.

    Benim "alışveriş listesi yazsa okurum" dediğim kalemler vardır. Öyle derin bir anlatım. İnsan psikolojisinin derinliklerinin öylesine güzel yansıması. Teşekkür ederim, okuyabileceğim bir şeyler ürettiğin için. Daha nicelerini yazmanı umuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar içten bir beğeni ve hoşnutluk beni de fazlası ile keyiflendirdi.

      Okumaya değer birşeyler sunabildiysem, birileri bunları "aldıysa" ne mutlu.

      Teşekkür ederim.

      Sil
  6. Gerçekten derinden etkileyen bir yazı... Ruhumu aydınlattığınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *