30 Ocak 2012 Pazartesi

Köle?..



-Kölenizim Efendim..

-Ayaklarınıza kapanmak istiyorum yüce Hanımefendi..

-Oturduğunuz koltuk olmak için neler vermezdim ki..

-Sadık KÖLENİZİM, lütfen kabul edin.

-Her türlü gündelik işinizi yapabilirim, yeter ki ayaklarınızın dibinde olmama izin verin.

-Tükürüğünüzü içmek için tüm ömrümü feda edebilirim...

Evet, bu ve bunun gibi yüzlerce mesaj, birbirini hiç tanımayan insanlar tarafından birbirine gönderiliyor her gün. Sadece "rumuz"unda geçen birkaç "baskın" kelime yüzünden, salyası akan köpekler gibi bu "rumuzların" peşinden koşturanlar var fetiş/bdsm sitelerinde. Üstelik sayıları o kadar fazla ki... "Mazallah" demokratik bir seçimle belirlenecek olsa yönetim kadrosu, bu "çoğunluk" sayesinde en "dominant" rumuzlu kişi Admin olurdu zira. Komik...

Köleliği maddeselleştirmek, itaat ile kölelik kelimelerini aynı anlamda kullanmak, ayağa duyduğu zaaf yüzünden kendini "köle" diye adlandırmak "Türk forumları"nda artık sıradanlaşmış bir olay.

İşin Türkçeleştirmesinde sıkıntılar yaşıyoruz herşeyden önce; İngilizcede Submissive (Sub) / Slave diye iki ayrı kavram varken ve kişi kendini "Slave" olarak tanımlamaktan büyük ölçüde çekinirken, biz hepsi için tek bir kavram kullanmayı tercih ediyoruz: Köle...

Kölelik bu kadar basit mi? Bu kadar kolay mı?

İtaat kavramı dahi büyük sorumluluklar gerektiren, benliğinden, düşüncelerinden sıyrılıp "Hükmeden"in istekleri doğrultusunda tüm iradeni şekillendirme zorunluluğu taşırken, nasıl oluyor da "köle" kelimesi bu kadar rahat kullanılıyor, nasıl köleler etrafta mantar gibi bitiyor?..

(Bence)


Kölelik çok, çok derin ve özünde tamamiyle "kendinden vazgeçme" durumunu barındıran bir olgu. Sadece düşüncelerden, alışkanlıklardan değil, kişinin KENDİNDEN tamamiyle vazgeçmesi, önce kendini gömüp, sonra karşısındakine teslim etme durumu bence kölelik.

Her türlü insani ihtiyacını dahi "iradesi altındaki" kişinin insiyatifine bırakan bir olay...

İtaatkar kişi toplum içinde bir "birey"dir. Kendisidir. Yaşamına devam eder, sosyal iletişimi sektemeden sürer, aile bağları, komşuluk-akrabalık ilişkileri eskisi gibidir, iş yaşamı bu durumdan etkilenmez. (etkilenmemeli) Fakat kendi iradesinde olan her şey, yani bu saydıklarım haricinde "kendine" ait olan tüm zaman, zevk, düşünce ve faaliyetleri "hükmü altındaki" kişinin insiyatifindedir.

Söz dinleyendir. Başına buyruk olmayandır. Yerine getirendir... Ama köle?..

Kölenin bir "özel" i olamaz. Bir benliği, bir kişiliği, "İRADESİ ALTINDAKİNDEN BAĞIMSIZ" bir sosyal yaşamı, aile-akraba ilişkisi, iş yaşamı, sosyal bağı olamaz. Tüm bu saydıklarım "Efendisinin" kontrolünde, onun belirleyeceği şekilde, onun belirlediği sınırlar ölçüsündedir. Öyle ki, insani ihtiyaçları dahi yeri geldiğinde "Efendisi" tarafından kısıtlanabilir. Zira yaşamasındaki temel neden, Efendisinin hoşnutluğudur. Bu durumda Efendisi belirli bir süre için temel ihtiyaçlarını gidermesinin yeterli olduğunu değerlendiriyorsa, sadece yiyip içerek, bir kafeste, bir odada ya da bağlı olduğu bir yerde yaşamını sürdürebilir. Zira o an için işlevi yoktur ve işlevi olacağı "an" a kadar "beklemede" kalacaktır.

Çok zor di' mi?..

Kaçınız bunu yapabilecek/yapmak isteyecek "aidiyet yoğunluğu"na eriştiniz, ya da erişebileceğinizi düşünüyorsunuz? Bu son derece uç, son derece yoğun bir bağlılık halidir.

Bu durumun bir "ayağa zaaf duyma" ya da "acıdan haz alma" dürtüsü ile gerçekleşme ihtimali yoktur.

Zira içinde olacağı "kölelik" durumu onu tüm bu "haz" larından da mahrum bırakacak, tamamen "Efendisinin" insiyafitinde bir zevk/ceza çemberine sokacaktır.

Bir ayak fetişistliğinin "Kölelik" olarak tanımlanamayacağı, bir mazoşistin acı isteğinin "kölelik" dürtülerini hareketlendirmekte yeterli olamayacağı konusunda artık hemfikiriz sanırım? Güzel...

Ve şimdi Türkiye gerçeği; Prodom!

"Prodom" tabirine tümü ile karşı olmakla birlikte, prodomlardan "seans" alan bu "köle" lerin durumunu da hiçbir şekilde tasvip etmemekteyim. (Bu konuda eleştiriye kapalıyım, zira uzun süredir bu "camianın" içinde olan biri olarak şahsi görüşümdür.)

Prodom: Ücret karşılığı "dominantlık" yapan kişi.

Seans: "Prodom" kişinin aldığı ücret karşılığı, ücreti veren üzerinde tahakkumunu kurduğu/rolünü yaptığı süre dilimi.

Bu noktada hayat kadınlarının yaptıkları işe dahi saygı duyuyorum; Öyle ya da böyle sebeplerle "bedeni" üzerinden geçimini sağlayan bu kişiler, ücreti karşılığı karşısındakine bedenini sunar. Yaşadığı şeyden zevk alırsa karşısındakine bunu hissettirir, ya da hissettirmiş gibi yapar.

Fakat kendini "prodom" olarak adlandıran sözümona "sahibeler", aldıkları para karşılığında kişiliklerini satıyorlar; Ruhlarını "köle" kişilerin eğilimlerine göre şekilden şekle sokup, karşılarındakini yapmacık istekleri/emirleri ile tatmin ediyorlar.

Yönetme isteği gibi, "itaatkarın" adanmışlığı olmadan ortaya çıkması mümkün dahi olmayan bir kavramı, az önce eline tomar tomar para sayan kişiye karşı duyması mümkün değil.

Öyleyse yaşanan şey tamamiyle bir "tiyatro sahnesi"...

"Parayı veren"in tokatlanmaktan hoşlanmaması durumunda, "sahibenin" bunu uygulaması mümkün mü?..

"-Iıı ben hakaret sevmiyorum, rica edeceğim." diyen birine küfredin isterseniz. Finans kaynağınıza kıyabilecek misiniz siz yüce "hanımefendiler"? Hiç sanmıyorum..

Böylesine sahte temeller üzerine kurulan Türk Fetişizm/BDSM camiasının sakat doğan tüm çocukları, şu an geçmişte ecdatlarının attıkları adımların peşinden gidiyorlar.

Kendi paraları ile satın aldıkları sahte mistress lerine "köle"lik yapıp, fahişelerden alamadıkları tatmini almaya çalışıyorlar...

Sanslıyız ki / Şanslıyım ki, Türk "Maledom" camiası için durum bu denli vahim değil. En azından işin içinde maddiyat yok. Peki tamamiyle sorunsuz bir camia mı? Değil elbette. İçinde birçok sıkıntı, problem barındırıyor.

Buna bir sonraki sefere değineceğim.

3 yorum:

  1. yazında 2 noktayı keyifle okudum. birincisi Köle olmak kolay bir iş degil. Bence de dogru. Hatta kölelik sözleşmemi okuyan biri köle olmaya kolay kolay cesaret edemeyebilir. Bedensel teslimiyet kolay, asıl onemlisi zihnen teslimiyet ve efendinin davranıslarına gore Alert ve uyanık halde diri bir bir zihinle yaşamak.

    Diğer konu da prodom rezaleti ve sefilliği konusu. Zaten kadın efendiliğinin bir nevi ego patlaması oldugunu dusunurum. Fakat pek de detayına girip özünde tüm kadınlarda gözlemlenen patalojileri deşerek etrafımdaki kadın arkadaslarımı uzmek istemiyorum)

    yazılarını daha sık okumaya calisacagim. Elestirel bir beyinle sagduyuyu birlestiren senin gibi cok az insana rastlanıyor bu konularda yazan.

    Ayrıca disikolenin ne kadar igrenc bir efendisi oldugu ve köleliğin kızın hayatını mahettiğine yönelik korku filmi senaryolarına verdigin rasyonel yanıtlara bayıldım. Özellikle "hep efendinin gözünden bakarak yazıyorsunuz ama kölenin gozunden bakmaya cesaret edememissiniz" gibi bir yorum vardı. Kesinlikle retorik harikası bir gozlemdi. Tabi bu yakaladıgın seyi goren kac kisi vardı bilmiyorum. Selamlar sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Güzel ve yapıcı yorumunuz için teşekkür ederim.

    Güncenizi okuduktan ve bakış açınızı gördükten sonra, bu ve diğer yazılarımda paralel fikirlerde oluşumuza pek şaşırmadım.

    Ben de sizi ilgi ile takip ediyorum.

    Size ve kölenize selamlar.

    YanıtlaSil
  3. ''katıksız köle'' bu sanırım..

    ----
    Kölenin bir "özel" i olamaz. Bir benliği, bir kişiliği, "İRADESİ ALTINDAKİNDEN BAĞIMSIZ" bir sosyal yaşamı, aile-akraba ilişkisi, iş yaşamı, sosyal bağı olamaz. Tüm bu saydıklarım "Efendisinin" kontrolünde, onun belirleyeceği şekilde, onun belirlediği sınırlar ölçüsündedir. Öyle ki, insani ihtiyaçları dahi yeri geldiğinde "Efendisi" tarafından kısıtlanabilir. Zira yaşamasındaki temel neden, Efendisinin hoşnutluğudur. Bu durumda Efendisi belirli bir süre için temel ihtiyaçlarını gidermesinin yeterli olduğunu değerlendiriyorsa, sadece yiyip içerek, bir kafeste, bir odada ya da bağlı olduğu bir yerde yaşamını sürdürebilir. Zira o an için işlevi yoktur ve işlevi olacağı "an" a kadar "beklemede" kalacaktır.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *